Türk basketbolunun lokomotifidir tartışmasız Efes Pilsen. Ben yetişemesemde eskiden Eczacıbaşı varmış, daha sonra Tofaş Sas oldu, onlardan sonra da Ülkerspor; ama bu takımların karşısında hep bir Efes Pilsen vardı. Bu bile sebeptir aslında bu takımın sempatizanı olmak için. Müessese takımlarının buralarda tutunmaları zordur aslında; kulüp takımları taraftar desteği, kemikleşmiş camia gibi avantajlarıyla var oldukları sürece bu düzeylerde olacaklar.
Efes'le tanışmam Petar Noumoski zamanında oldu, Koraç Cup'ın ellerinde yükselmesini görünce bir aydınlanma yaşamıştım, basketbol sevdalısı oldum. Her zaman belli bir sistem takımı olmuştur Efes Pilsen. Avrupa'da estikleri dönemlerde zone konusunda tezlik maçlar oynarlar ve rakiplerini bir çok maçta -60'ta tutarlardı.
Sistemin en önemli göstergesi Aydın Örs arkasından yardımcılarından biri olan Ergin Ataman göreve gelmiş, Ergin Hoca'nın arkasından da yine onun yardımcısı Oktay Mahmuti göreve gelmişti. Ne zaman ki Efes yönetimi bu zinciri kırdı, o zaman taşlar yerinden oynamaya başladı. David Blatt Avrupa Şampiyonu apoletiyle Efes Pilsen'in başına geçti fakat yönetimin atladığı bir şey vardı; David Blatt asla Efes sistemine uygun bir coach değildi. David'in kafasındaki basketbol 100 yersen 101 atar kazanırsın şeklindeydi. Ancak ne Efes Pilsen'in kadrosu buna müsaitti ne de oyuncuların alışkanlığı. Sonuç olarak o aşı tutmadı ve yollar ayrıldı. Arkasından da Beşiktaş'ın başında harikalar yaratan Ergin Ataman yuvaya döndürüldü. İlk yılını geçiş yılı olarak görüp pek sesimizi çıkarmasakta, Efes eski Efes değildi. Şampiyonluk gelmişti fakat bunun oyuncuların vites arttırmasıyla olduğu çok barizdi. İkinci yıldaysa coachun tek planı olduğu daha sonra bariz bir şekilde ortaya çıktı. Kerem Gönlüm olayına hakim olamayan ve kadrosunu dengeleyemeyen Ergin Hoca hata üstüne hata yaptı ve Efes sezona 7 yabancıyla başladı. Yabancılar takımdan korkunç rotasyonla soğutuldu ve verim alınamadı.
Bostjan Nachbar ve İgor Rakocevic gibi kağıt üstünde takıma en az 2 level atlatacak oyuncular kadroya katıldı. Ancak ne üstlerine bir set çizildi, ne de sistemin içine dahil edilebildi. Efes'in bu iki oyuncuyu takım ruhuna katamamasının büyük nedenlerinden biri de takım içinde birlik beraberliği sağlayacak herkesin kabullendiği bir kaptanın olmaması. Ender Arslan kimse tarafından ağırlığı kabul edilecek ve saygı duyulacak bir kaptan değil. Eğer bu kadroda egosu olmayan Alper Yılmaz gibi bir kaptan olsaydı yerli yabancı kaynaşması çok daha kolay olurdu. Belki de bu oyuncular bu kadar sıkıntı çekmezdi.
Peki bundan sonra ne yapılabilir;
Efes kadrosunda son transfer Bojan Popovic'le birlikte tam 8 yabancı oldu. En mantıklı yol hiç geç kalmadan Daniel Santiago Preston Shumpert ve Charles Smith'le yolların ayrılması olur. Bu yolla kadrodaki yabancı sayısı 5'e iner ve bütün yabancılar lig maçlarında da oynayabilecek hale gelirler. Daniel Santiago'nun gidişi kadroda bir boşluk yaratmayacaktır, çünkü Rytas maçı hariç katkı verdiği bir maç olmadı. Shumpert'ın gidişiyle Nachbar 3 numaraya kaydırılabilir ve savunmada da hücumda da çok daha fazla verim alınır. Smith'se sevdiğim bir oyuncudur fakat gidişi Sinan Güler'i rotasyona sokacağı ve hali hazırda mevkisinde Rako ile Bootsy olduğu için tutulmasının bir anlamı yoktur.
Sonuç olarak Efes Pilsen sıkıntılı kadro yapısını birkaç hamle ile işlevsel hale getirebilir fakat sanırım sene sonu beklenecek. Yeni coachla yeni bir kadro yapısıyla yola çıkılacak.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder